Müşriklere her gün sırayla nöbetleşerek Ebû Süfyân, Hâlid b. Velîd, Amr b. Âs, Hübeyre b. Ebû Vehb ve Dırâr b. Hattâb gibi önde gelen kimseler kumanda ediyordu. Peygamberimizin (sav) çadırını bile ok yağmuruna tutan müşrikler bir ara hendeğin dar yerinden geçmeye çalıştılar. Aralarından Amr b. Abdüved ile birkaç kişi başarılı oldu ve geçtiler. Amr, Müslümanlardan meydana çıkıp kendisiyle çarpışacak birini istedi. Hz. Ali bunun için Resûlullah"tan izin istedi. Hz. Peygamber başlangıçta razı olmadıysa da sonunda Hz. Ali"ye izin verdi. Amr b. Abdüved ise henüz genç yaştaki Hz. Ali"yi küçümsediyse de onun bir kılıç darbesi ile öldü.30 Onunla birlikte hendeği geçenler hemen kaçmaya başladılar. Bu arada onlardan Nevfel b. Abdullah atıyla hendeğe düştü ve öldü.31 Cesedinin hendekte kalması müşriklere oldukça ağır gelmişti. Allah Resûlü"ne bir adamla on bin dirhem göndererek karşılığında Nevfel"in ölüsünü istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, karşılıksız olarak Nevfel"in cesedini onlara teslim etti.32
Bir ara savaş öyle kızışmıştı ki Allah Resûlü namazlarını vaktinde kılamamıştı. Gözünün nuru olarak nitelediği33 namazını eda edememenin verdiği üzüntü ile Sevgili Peygamberimiz müşriklere beddua etti: “Allah onların evlerini ve mezarlarını ateşle doldursun! Güneş batana kadar bizi ikindi namazından alıkoydular. ”34 Sonra da namazlarını kılamamış olmanın ağırlığını yüreklerinde derinden hisseden ashâb-ı kirâma geceleyin namazları kaza ettirmiş ve “Şu anda yeryüzünde sizden başka Allah"ı zikreden kimse yoktur!” diyerek gönüllerine su serpmişti.35
Kuşatmanın ilerleyen günlerinde iyice usanan müşrikler, son bir güç toplayıp Müslümanları yok etme kararı almışlardı. Bu saldırı öncesinde, Efendimize Allah"ın bir çöl kasırgası ile müşrikleri perişan edeceği haber verilmişti. Nitekim son hücumun bir gün öncesinde yaşanan, korkunç bir gürleme, görülmemiş derecede soğuk36 ve zifiri karanlıkta, atlar ve develer kaçıp dağılmış, dolayısıyla müşriklerin kalbine müthiş bir korku düşmüştü.37
Müslümanlar arasında da büyük bir korku yaşanmaktaydı. Nitekim Kur"an bunu, “Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem de alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah"a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.” 38 âyetiyle daha sonra onlara hatırlatacaktı. Bu korku ve sıkıntı esnasında düşman kuvvetleri hakkında bilgi almak bile son derece güç şartlar altında gerçekleşiyordu. Düşman kalabalıktı. Müslümanlar şehrin dışından müşriklerin, içinden ise Kurayzaoğulları"nın tehdidi altında idiler.