Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla.

Hadis ve sünnet, Kur'an'ın beyanı olması cihetiyle Müslümanların inanç, ibadet ve ahlâk esaslarını, dünya görüşlerini, hayat tarzlarını ve değer yargılarını tesis eden temel kaynaktır.

Sünnet, Kur'an'ı hayata aktaran bir vasıta olmanın yanında, Müslümanların varlık, bilgi ve değer tasavvuruna da kaynaklık eder. İslâm toplumlarının bölge, ırk, soy, yapı ve kültür farklılıkları ne olursa olsun ortaya koydukları maddî ve manevî bütün eserlerde Kur'an'ın ve sünnetin izleri vardır. İslâmiyet'in kısa sürede dünyaya yayılmasında, yerleştiği bölgelerde sürekliliğinin sağlanmasında, farklı kültür ve coğrafyalarda yaşayan mensupları arasında ortak bir yaşama biçiminin oluşmasında Sünnet-i Nebeviyye'nin rolü büyük olmuştur. Sünnet aynı zamanda asr-ı saadeti şimdiki zamana taşıma gayretinin de ana vasıtası olarak görülmüştür.

Resûl-i Ekrem'i (sav) bütün yönleriyle yeni nesillere anlatmasının yanı sıra onun (sav) sünnetini çağlara taşıyan en önemli vasıta olarak hadis, erken dönemlerden itibaren İslâm ümmetinin ilgi odağı olmuştur. Din ve dünya tasavvuruna ilişkin pek çok rivayet, muazzam bir külliyata dönüşmüş, zengin bir literatüre vücut vermiştir. Hadis âlimleri, bir yandan Resûl-i Ekrem'in (sav) hadis mirasını aslına uygun bir biçimde aktarmaya çalışırken, diğer taraftan sünnetin ilke ve değerlerini yaşanır kılmak için çaba göstermişlerdir. Hadis tarihi boyunca klâsik hadis kaynaklarımızı anlamak ve yorumlamak için gösterilen çabaların bir bakıma metin ile hayat arasında köprü kurmaya yönelik olduğu söylenebilir.

Klâsik hadis kaynaklarımızın her isteyenin rahatlıkla yararlanabileceği türden eserler olmadığı açıktır. Bu kaynaklardaki hadislerin mesajını kendi zamanlarına taşıma ve güncelleme gayreti, her çağdaki muhaddisleri harekete geçirmiştir. Bu maksatla hemen her dönemde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yakın tarihimiz de bu türden çalışmalara tanıklık etmiştir.

Bu manada Cumhuriyet döneminde TBMM'nin iradesiyle hazırlatılan bir hadis eserine değinmek yerinde olacaktır. 21 Şubat 1925 tarihinde, kuruluşunun henüz ikinci yılında, Diyanet İşleri Reisliğinin bütçesi TBMM'de görüşülürken meclis gündemine bir önerge taşınmış ve Kur'an-ı Kerim'in ve bazı İslâmî eserlerin telif ve tercümesine karar verilmiştir. İlk başlarda, elinizdeki, Hadislerle İslâmadlı esere benzer bir külliyat telif edilmesi düşünülmüşse de sonradan Sahîh-i Buhârî'nin Zeynüddin Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî (893/1488) tarafından hazırlanmış olan Tecrîd-i Sarîhadlı muhtasarının tercüme ve şerh edilmesi uygun görülmüştür. Bu vazife Dârulfünun müderrislerinden Babanzâde Ahmed Naim'e (1872-1934) verilmiş, ancak yazarın üçüncü cildi yayına hazırlandıktan sonra vefatı üzerine eksik kalan bu hizmeti tamamlama görevi Kâmil Miras'a (1875-1957) tevdi edilmiştir. Kâmil Miras, kalan dokuz cildi on yıl içinde tamamlamış ve eser 1947 yılında basılmıştır. Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhiiçerik ve üslubuyla bugün de ilmî değerini korumakta ve seçkin bir hadis kaynağı olarak kabul görmektedir.

Cumhuriyet döneminde Sevgili Peygamberimizin (sav) hadis-i şeriflerini halka ulaştırmak maksadıyla kaleme alınan ve pek çoğu münferit çalışmalardan oluşan başka eserler de olmuştur. Ancak elinizdeki eser, kapsam, katılım, altyapı, içerik ve üslup açısından gerek tarihteki ve gerekse günümüzdeki herhangi bir eser ile mukayese edilemeyecek bir özellik arz etmektedir.

Hadislerle İslâmbaşlığını taşıyan bu eser Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından sergilenen örnek tutum ve davranışları, onun (sav) söz ve hadislerindeki mesajları; kısacası onun (sav) çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştırmayı amaçlayan, özelde Anadolu insanının genelde İslâm toplumunun modern zamanlardaki problem ve ihtiyaçlarını dikkate alan, hedef kitle olarak ortalama okuyucuya hitap ettiği için teknik olarak hadis ilminin sorunlarını okuyucuya açmayan, ülkemizdeki hadis uzmanlarının birikimlerinden yararlanan, seksen beş yazarın katkı sunduğu katılımcı bir çabanın ürünüdür. Aslında ""Konulu Hadis Projesi"" olarak adlandırılan proje kapsamında iki ürün ortaya çıkmıştır. Bunlar, ""Elektronik Veri Tabanı-Hadis Bilgi Bankası"" ve Hadislerle İslâmadlı hadis külliyatıdır.

Konulu Hadis Projesi ile öncelikle temel hadis kaynaklarındaki hadis rivayetlerinin bir araya toplanması ve konularına göre güncel bir bakış açısıyla yeniden tasnif edilmesi amaçlanmış, bunun için de bir veri tabanı hazırlanmıştır. Bu veri tabanı, yayımlanan kitap ile ilişkili olduğu kadar ondan bağımsız bir mahiyete de sahiptir. Elektronik veri tabanında iki yüz binden fazla kayıt yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim'in yanı sıra on dokuz temel hadis kaynağındaki rivayetler bu veri tabanına kaydedilmiştir. Bu rivayetler beş bin kadar konu başlığı ile ilişkilendirilerek klâsik hadis külliyatında bulunmayan birtakım konular da güncel başlıklar altında yeniden tasnif edilmiştir. Elde edilen bu başlıklar, daha sonra, kitapta yer alması düşünülen üç yüz elli civarındaki ana başlık altında toplanmıştır. Böylece bu hadisler yazarlara elektronik ortamda kolaylıkla ulaştırılmış, ayrıca kitaptaki her bilgi bu sistem sayesinde rahatlıkla denetlenmiştir. Elinizdeki eser, böyle bir teknolojik alt yapı desteğiyle hazırlanmıştır.

Hadislerle İslâm'a gelince, eser bir mukaddime, bir giriş ve sekiz ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler şunlardır:

1. Allah, Âlem, İnsan ve Din
2. Bilgi
3. İman
4. İbadet
5. Ahlâk
6. Sosyal Hayat
7. Tarih ve Medeniyet
8. Ebedî Hayat, Ahiret.

Mukaddimede hadis tarihi ve literatürü, sünnet ve hadisi doğru anlamada temel ilke ve prensipler, Konulu Hadis Projesi'ni ortaya çıkaran şa""rtl""ar ( esbâb-ı mûcibe) ve elinizdeki kitabın ilkeleri, dil ve üslubu, bilimsel düzeyi ve metin iyileştirme süreci gibi hususlarda bilgiler verilmektedir. Sünnet ve hadise ilişkin temel bilgiler içermesi ve eserin hazırlanma süreçlerinde takip edilen usûl ve metotları anlatması bakımından öncelikle mukaddimenin okunması faydalı olacaktır.

Kitaptaki konuların/makalelerin yazımında belli ilkeler gözetilmiştir. Kur'an, sünnet ve sîret birlikteliğini metne yansıtmak, Kur'an- sünnet bütünlüğünü, sünnetin iç bütünlüğünü, hadislerin hayat bulduğu bağlam ve ortamı, sebeb-i vürudlarını göz önünde bulundurmak, aynı şekilde metinler arası iç bütünlüğe riayet etmek; yaşadığımız çağın gerçeklerini, niteliğini ve edebî zevkini dikkate almak, geçmişi bugünün algısıyla tasavvuretmekten sakınmak, hadislerde geçen kelime, deyim ve kavramların

Resûl-i Ekrem (sav) dönemindeki anlamlarını tespit etmek bunlardan birkaçıdır. Ayrıca eser temel olarak hadis alanındaki birikimi ve hadis kültürünü ortalama okura taşımayı ve günümüz insanına İslâm mesajını hadislerle vermeyi hedeflediğinden, makalelerde râvi ve senedle ilgili teknik bilgilere ve hadis alanındaki akademik problemlere değinilmemiş; tefsir, fıkıh, kelâm ve tasavvuf gibi bilimlere ilişkin teknik tartışmalara da yer verilmemiştir. Özellikle fıkhî konular her mezhebin kaynak kitaplarına bırakılmış, ilgili yazılarda fıkhî ihtilaflar yerine konunun hikmet yönü üzerinde durulmuştur.

Konu yazımında ""hadislerin hadislerle yorumu"" şeklinde ifade edilebilecek bir yaklaşım tarzı benimsenmiştir. Bir hadis metninin, hatta isnadının satır aralarında kalmış birtakım bilgilere dahi yeri geldiğinde tarihsel ve kültürel bir değer atfedilmiştir. Ancak her konuda, ilgili rivayetlerin tamamının kullanılamadığını ifade etmemiz gerekir. Zira kitapta yer alan konuların pek çoğu hakkında yüzlerle hatta binlerle ifade edilebilecek sayıda hadis bulunmaktadır. Sayfa ve kelime sınırlaması nedeniyle her konuda yaklaşık otuz hadis kullanılmıştır. Bu hadislerin mana itibariyle kuşatıcı olmasına ve metinde kullanılamayan diğer hadislerin de içeriğini yansıtacak nitelikte olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca çok uzun olan, birden fazla konusu bulunan, metni tamamen zikredilmeyen veya daha önce verilen metinden sadece birkaç kelime farklılığı olan hadisler, konu bütünlüğü dikkate alınarak mezcedilmiş ve atıf yoluyla zikredilmiştir.

Hadislerle İslâm, konu yazım tekniği ve içeriği itibariyle özgün bir tarza sahiptir. Her şeyden önce bu kolektif çalışma, muhtelif konularla ilgili hadislerin alt alta sıralandığı bir derleme değil; konu merkezli bir eserdir. Eserde, muayyen bir konuya dair tüm rivayetler, girişi, gelişmesi, sonucu ve kurgusu olan bir yazı sistematiği içinde harmanlanarak/yorumlanarak sunulmuştur. Bir konu, Kur'an ayetleri başta olmak üzere ilgili tüm rivayetler ışığında bütüncül bir bakış açısıyla etraflı bir biçimde ele alınmıştır. Resûl-i Ekrem'in (sav) örnek hayatı, sünneti ve uygulamaları, meydana getirdiği ilk İslâm toplumu, hadisler aracılığıyla resmedilmeye çalışılmıştır.

Konu yazımında mümkün olduğunca kuşatıcı, özgün ve çarpıcı başlıklar belirlenmiştir. Eserde yer alan bütün konularda, başlıktan sonra, ortalama beş hadise yer verilmiştir. 'Serlevha hadis' adı verilen bu rivayetlerin sahâbî râvisi, Arapça metni, Türkçe tercümesi ve kaynağı da belirtilmiştir. Serlevha hadisler, muteber kaynaklardan ve konunun ana fikrini kapsamlı hadislerden seçilmiştir. Metinlerin yazımında, anlatım tarzı olarak bazen tasvir edici, çoğunlukla da tahkiye yöntemi denilen öyküleyici anlatım biçimi tercih edilmiştir. Özellikle metinlerin girişinde konuyla ilgili bir hadisin hikâyesi anlatılmış ve okuyucunun, hadisi zihninde canlandırarak algılaması amaçlanmıştır. Hadisin vârid olduğu zaman, mekân, durum ve hadiste geçen kişiler tespit edilmiş ve bu çerçevede bir tahkiye ile konuya başlangıç yapılmıştır. Bir hadisi doğru anlamak için gerektiğinde o hadisin tüm tarikleri/varyantları araştırılmıştır. Hadisi nakleden sahâbî hakkında nitelendirici kısa bir bilgi verilmesi yazıları akıcı kılan bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Hadislerin anlaşılmasında ve yorumlanmasında geleneksel izahlardan büyük oranda istifade edilmiştir. Bu bağlamda hadisin yanı sıra tefsir, siyer ve tarih kaynakları ile hadis şerhleri en çok müracaat edilen eserler olmuştur. Ayrıca metinlerde yer alan rivayette geçen ve metnin anlaşılması açısından önem taşıyan bazı şahıslar, râviler, kabileler, şehirler/mekânlar ve kavramlar ile ilgili kısa bilgiler, konu bütünlüğünü bozmayacak biçimde metne yansıtılmış; hadislerin Türkçeye aktarılmasında ise hadiste verilen mesajın en yalın ve anlaşılır bir biçimde okuyucuya sunulması hedeflenmiştir.

Hadislerle İslâm’ı oluşturan makalelerdeki bilgiler temelde Kur’an-ı Kerim’e ve on dokuz hadis kitabına dayanmaktadır. Bunların dışında konu yazımında kullanılan bilgilere kaynaklık eden iki yüzden fazla esere atıfta bulunulmuştur. Dipnotlarda gösterilen kaynakların başında yer alan rumuzlar (ID numaraları), Konulu Hadis Projesi’nin web tabanındaki kayıt numaralarıdır.

Eserin tamamında kullanılan ve atıfta bulunulan ayet ve rivayetlerin toplamı —mükerrerleriyle birlikte— 25.147’dir. Tekrarsız olarak atıfta bulunulan rivayetlerin sayısı ise 9.782’dir. Bu istatistikî bilgiler, eseri okuyanların dikkate değer düzeyde hadis bilgisi ve kültürüyle buluşacağı anlamına gelmektedir. Ancak eser, asla bütün sahih hadisleri kuşatma iddiası taşımadığı gibi, bu kitapta yer almayan hadislerin sahih ve geçerli olmadığı iddiasında da bulunmamaktadır. Esasen eserde hadislere karşı ‘sahih/sahih değil’ gibi bir ayrıştırmaya dayalı yaklaşım izlenmemiştir. Hadislerin sıhhat açısından değerlendirilmesinin kendi içinde önemli ve faydalı tarafları bulunsa da bunun hadislerin rivayet dönemine özgü bir bilgi tasnifi olduğu unutulmamalıdır. Hadis rivayetleri ile İslâm toplumunun dinî, ahlâkî, kültürel, tarihsel ve toplumsal kabul ve değerleri arasında sıkı bir irtibat bulunduğu düşünüldüğünde, hadis rivayetlerini değerlendirmek için onların sıhhati ve sübutu hakkında verilecek sahih, hasenveya zayıfgibi hükümlerle iktifa etmenin daraltıcı bir yaklaşım olduğu düşünülebilir. Bu noktada hadis rivayetlerine yönelik anlayıcı, açıklayıcı, kuşatıcı, tutarlı, bütünlükçü ve işlevsel yaklaşımları dikkate almak yerinde bir tavır olarak görünmektedir.

Kitaptaki makaleler içerik, bütünlük, tutarlılık ve üslup açısından yukarıda belirtilen ölçütler çerçevesinde üst kurul üyeleri ve proje bünyesinde çalışan uzmanlar tarafından değerlendirilmiş ve genel olarak beş aşamalı bir incelemeye tâbi tutulmuştur. Bu inceleme esas itibariyle, seksen beş farklı yazar tarafından kaleme alınan ön metinler arasında belli bir uyum ve birlikteliğin sağlanmasına yöneliktir. Ancak gerek metinlerin yazımı ve tashihi sırasında gösterilen çabalar, gerekse eserin Diyanet İşleri Başkanlığı himayesinde varlık bulması kitabın oluşumuna katkı veren akademik heyetin bilimsel sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı gibi, eserin yanlış ve hatadan azade olmasını da gerektirmez. İslâm ilim geleneği içinde kaleme alınan bütün kitaplar, bir yönüyle, “Kur'an'dan başka hiçbir kitap hatasız değildir.” tespitinin birer numunesidir. Bu itibarla yapıcı ve anlamlı her eleştirinin dikkate alınacağı özellikle belirtilmelidir.

Hadislerle İslâm, okuyucuyu Hz. Peygamber'in (sav) rahmet ve hikmet dolu dünyasını keşfetmeye davet eden bir çağrı olarak görülmelidir. Allah Resûlü'nün (sav), hadislerden süzülüp gelen kutlu nefesini hissetmek, onun (sav) gönüllere hayat veren âb-ı kevserinden kana kana içmek; onun (sav) hakikat çağrısına kulak vermek; onun (sav) imanına, ibadetine, ahlâkına, takvasına, örnekliğine, değerlerine, dualarına, beşerî münasebetlerine tanıklık etmek; onun (sav) varlık ve bilgi ufkunda seyreylemek, tarihin ve medeniyetin önemli kavşaklarında onun (sav) izini sürmek ve nihayet varlık âleminin ötesine ve sonsuzluğun bilgisine ulaşmak isteyenlere, bu davete icabet etmek tavsiye edilir.

Yaklaşık altı yıllık bir emeğin ürünü olan bu eser, mesailerine bizzat şahit olduğum çok sayıda muhterem ilim adamının, kıymetli ilim yolcusu gençlerin ve kurulların gayretleri ve değerli katkılarıyla ortaya çıktı. Hepsine ayrı ayrı gönülden teşekkür ediyorum. Üst kurul (Bilim Kurulu) teknik alt yapıdan metinlerin yazımı ve redaksiyonuna kadar projenin her aşamasında birikim ve deneyimlerini paylaşarak projeye katkı sundu. Editörler Kurulu metinleri birkaç kez titizlikle okudu ve en iyi metne ulaşmak için ellerinden geleni yaptı. İlmî ve edebî redaksiyon heyeti bir kuyumcu hassasiyetiyle çalıştı ve metinlerin hatasız olması için fedakârca çaba gösterdi. Akademik Heyet (yazarlar) bilimsel birikimlerini, fikir ve gönül dünyalarını yazılarıyla ortaya koyarak esere katkıda bulundu. Din İşleri Yüksek Kurulu eseri inceleyerek kıymetli mülahazalarını paylaştı. Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti projenin maddi külfetini üstlendi ve ona sahip çıktı. Türkiye Diyanet Vakfı İLKSAY Kurulu, teknik alt yapıdan dosyalamaya varıncaya kadar projenin her aşamasıyla yakından ilgilendi. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu projenin başlamasına ve hayat bulmasına vesile oldu. Bu özgün ve hayırlı çalışmaya katkı sunan herkese en kalbî şükranlarımı sunuyorum.

Eserin, mana dünyamızda ve düşünce ufkumuzda yeni pencereler açmasını, ülkemiz, gönül coğrafyamız, İslâm âlemi ve tüm insanlık için yararlı olmasını Cenâb-ı Mevlâ'dan niyaz ediyorum.

Prof. Dr. Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkanı